İki Kadın Bir röportaj ‘NİL SEZER İLE KADIN ve BAŞARI ÜZERİNE…’
Bir iş kadını, kariyeri hayatının odak noktası, eşi ve çocukları için yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığını belirtirken, hayat şarlarının kendisini iş dünyası içine aldığını ve bu nedenle hayatın kendisinden kaçırdıklarını anlattı bize.
Öyle alışılagelmiş röportajlar gibi değil, yüreğinden süzülüp diline dökülenleri yazıverdik biranda. Sizleri Mersin’de finans sektöründe adından söz ettiren iş kadını Nil Sezer’le baş başa bırakıyorum. Nil SEZER Nil Hanım hoş geldiniz. Ve sizi dinlemek, deneyimlerini anlamak istiyoruz.
Hoşbuldum. Ne güzel ki benim gözümden ve yaşadığım deneyimlerimi size anlatma şansı sunmanız. Başlayalım o zaman.. Mersin in Mut ilçesinde esnaf bir babanın 2 çocuğundan kız olanıyım.
Bababaanneli, aneanneli, 27 kuzenli ki bence çok büyük bir ayrıcalık bu... Büyük , geniş bir sülaleniz varsa bayramlar ,düğünler ve hiç istemesek de yaslar daha içtendir. Duygular daha sıcak ve nettir. Bir başkadır dünya kısaca... Ha ben çocuklarıma aynı ortamı aktarabildim mi maalesef hayır. Çalışan anne, yoğun iş temposu ,gittikçe çekilmez hale gelen yaşam koşulları hep engel oldu .Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ama bir yere kadar. İşte iş kadını olmanın birinci dezavantajı bu!... Finans sektöründe bir kadının yüreğinden kaleme dökülenleri paylaşacağız bu sayfalarda..
KADIN ve BAŞARI öyle geri dönüp baktığımda en özel anlarından bazılarını paylaşamadım örneğin.....İlk adım atışını oğlumda anneannesi, kızımda yardımcım gördü. Okul toplantılarının çoğunu kaçırdım.....Arkadaşları, çevresi ve evde birkaç saat geçirdiği ailesiyle kendi dünyasını yarattı çocuklarım. Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İngilizce İktisat mezunuyum. İngilizce eğitim aldım. Bunu vurguluyorum çünkü mezun oluncaya kadar kendinizi üstün ,seçilmiş bir insan zannettiğiniz ,Amerikan ekonomisinin empoze edildiği), gülüyorum çünkü burası tam bir trajikomedi. İngilizceyi sular seller gibi anlar ve okursunuz.
Ansiklopedi gibi kitapları yutmuşsunuzdur amaaaa gerçek iş hayatında işler öyle yürümüyor ne yazık ki!.... Haa bu arada 2.sınıfta çok fena aşık oldum . Birden bire evleniverdim. 3.sınıfta oğlum Kaan dünyaya geldi. Hem okul ,hem evlilik hem annelik birinden birini eksik yapmalısınız ki ayakta kalabilesiniz. Okul uzadı, Kaan anneannede büyüdü , hayat koşulları ağır gelmeye başlayınca çalışmaya başladım. Ama ne tempo ...Öyle bir hırs yaptım ki diplomayı aldığımda bir dış ticaret şirketinin Genel müdürü konumundaydım.
Sene 95 filan. Hani Mersin de ticaretin altın çağını yaşadığı parayı koyacak yer bulamayan insanların ticaret yaptığı o günler... Bu şaşaalı iş ortamında mezuniyetime bile çok sevinemedim , çünkü diplomam o an için pek bir şey ifade etmiyor gibiydi. Ve bu tempoda kep atma törenimde bile bulunamamamın hüznünü yaşadım. Olsundu, nasılsa işim vardı.. Bunun bir avuntu olduğunu yıllar sonra taa 44 yaşında İşletme Yüksek Lisansımı tamamlayıp ,kep atma töreninde kepimi havaya attığımda gözyaşlarımın süzülmesiyle anladım. Buruk bir sevinç mi neydi hala adını koyamadım ama kendi firmamız için almak zorunda olduğum yüksek lisans meğer benim hep eksikliğini hissettiğim bir şeymiş. Arkadaşlarım, hocalarım, yakınlarım ve canım eşim öyle onure ettiler ki beni, hemen dedim ki ‘Nil sen bu yolda devam et’.
İkinci yüksek lisansımı da Uluslararası Ticaret ve Lojistik alanında yaptım. Tezimin konusu Tehlikeli Madde Taşımacılığı oldu ve çok beğenen hocamın sayesinde kitap olarak yayınlandı. ‘Şimdi oldu’ dedim ben meğer yıllarca hep bu yoksunluğu hissetmişim yüreğimin bir tarafında. Tamam mı devam mı derseniz eğitime tabiki de devam Mükemmel bir iş kadını, anne ve eş olmanın mümkün olup olmadığı sorulsa mesela direk hayır diye cevap verebilirim bu soruya.....İnsanoğlunun bir kapasitesi vardır. Hiç birimiz dört dörtlük olamayız.
Sadece zamanımızı orantılı olarak dağıtarak üstesinden gelmeye çalışırız,ama dedim ya tam istediğimiz gibi olmaz. Ben bu oranı kurgularken önceliğim hep eşim oldu. Bunu da şöyle açıklayabilirim. Biz vakti zamanında evlenmek için bayrak kaldırınca rahmetli ‘babam okul bitmeden olmaz’ dedi. Baktı olmuyor o zaman eşime dedi ki ‘’okul bitecek, hem evli olacaksınız hem de okutacaksın’ İşte benim sevgili eşim babama verdiği bu sözü hiç unutmadı, dimdik arkasında durdu sözünün ve ben bu minnetle çalıştım , çalıştım. Haa bu arada kitabımı babama ve eşime ithaf ettim. Biliyorum ki babam beni gökyüzünden seyrediyor. ..
Kız çocukları,babaya düşkündür .Benim babam da ilkokul mezunu ama okumayı seven kendini sürekli geliştirmeye çalışan, sosyal ilişkileri güçlü bir insandı. Yaşadığımız ilçede saygın bir esnaftı. Onun takdir etmesi bir başkaydı beni. Evlendikten sonra ise eşim de aynı oldu benim için.....Aynı işyerinde çalışabilme başarısını yakaladım ben bu sevgiyle. İş hayatımı sorursanız, galiba biraz karışık…Çok farklı sektörlerde çalıştım. Görevim ve iş tanımım aynı olsa da her sektörün kendi içinde bir işleyişi vardır. Problem çözmek için gidiş yolu hep farklıdır. Sektör kadar işveren de önemlidir iş hayatında. Her birini ayrı bir hikayesi var. Mevcut ortam da başarılı bir şekilde devam eden de var ,üzgünüm ama batan da.....Batanlar sahip oldukları işi deneme yanılma yoluyla öğrenmiş. Okulda değil de piyasada deneyimleyerek bir yerlere gelmiş.
Sadece deneyimle iş yaparsanız olmaz,bir noktada tıkanırsınız. Piyasa beklentilerini, arz , talep dengesini anlayıp doğru kurgulayamazsanız sonu hüsran olur. Bu hüsran da pek çok kişinin etkilenmesiyle sonuçlanır.
KADIN ve BAŞARI
İstihdam yaratmak, birkaç evin ocağında yemek, kaynamasını sağlamak kadar kutsal bir duygu daha olamaz bence.....İşveren olmanın en güzel yanı bu. Yok olan firmalar biz okulluları çok da anlamadılar. Biz onlardan çok şey öğrendik ama onlar bizi olması gerektiği gibi dinlemediler.
Örneğin bir aile şirketi devamlılık istiyorsa kendi çocuklarını da işine ortak etmeli. Bizim mühendisliği bitiren oğlumuzu başka bir ildeki işyerimizin başına oturtup, işletmede de yüksek lisans yaparak bu işi hakkıyla öğreneceksin dememizin nedeni bu.
Çok yoruldu belki, kafası çok karıştı, ben anne olarak en azından 1 ay dinlensin dediğimde eşimin bana dönüp ‘belki bizim ömrümüz 1 ay yoktur’ demesi o zaman çok gaddarca gelse de şimdi anlıyorum ki en doğrusunu yapmış. Artık içim rahat işi öğrendi....Şimdi kendi alanında iş hayatına devam edebilir.... Bu arada 5 yıl Mersin Üniversitesi Mut Meslek Yüksekokulunda öğretim elemanı olarak çalıştım. Orası da ayrı bir dünya.
Hatırlayınca çok gerildiğim, emeğimi helal etmediğim bir yer. Kadro açıklandı, mülakat davetiyem geldi ama dönemin müdürü benim sınava girmeme engel oldu ve ben de istifa ettim.
Eğitim her şey değil, o müdür profesördü mesela... Emeğin değerini bilmeyen, hak nedir anlamayan bir insan modeli.. 2013 Yılından bu yana da aile şirketimizde mali konulardan sorumluyum, aynı zaman da da eğitim bölüm başkanlığı yapıyorum. Az önce söylediğim gibi farklı sektörler ve farklı patronlar tecrübemi ,en doğrusu ne, ne yapmalı sorusunu kendime sık sık sorarak, masanın hem arka tarafını hem de ön tarafını iyi bilen bir insan olarak naçizane yöneticilik yapmaya çalışıyorum. Hesap kitap işleri ile uğraşıyorsanız , köşeleriniz keskin kararlarınız nettir. Her personel ise ayrı bir dünyadır.....Laf aramızda beni normalde pek sevmezler, dedim ya köşeler keskin, kurallar net, esneklik sıfır demeyelim de az ,oldukça az.... Ama sorunları olduğunda önce bana gelirler. Mesut beyle aralarında köprü olduğum doğrudur. Bence iyi patron olmak için önce kendi işyerinde kendi kendinin işçisi olacaksın ki bu farkındalıkla işini sahiplenen personellerin olsun. Ekonomi denince ise; az önce söylediğim gibi bize okulda Amerika’nın ekonomisini anlattılar (hem de İngilizce). Mektepte öğrendiklerimizi, alaylılara anlatamadık yıllarca, ya da anlamak istemediler. Sistem çok farklı çünkü. Üretim, istihdam, ekonomik denge.. bunları size artık sadece soyut olarak anlatabilirim. Saatlerce anlatırım, istediğiniz dilde hem de... Somut örnek mi istiyorsunuz o zaman zorlanırım çünkü... Üretimin olmadığı,istihdamın yaratılmadığı, kaynakların etkin kullanılmadığı, tarımın ve hayvancılığın dışa bağımlı hale getirildiği , beyin göçünün yaşandığı, işsizliğin ve gönüllü işsizliğin tavan yaptığı, gelir düzeyi arasındaki eşitsizliği böylesine bağırdığı bir ülkeden söz ediyorum....Nasıl somutlaştırabilirim. Kısaca, ekonomi dışa bağlı olarak kurgulandığından, dengeye oturması zaman alır. İmkansız mı ? Hayır tabi ki, biz hepimiz elimizi taşın altına koyacağız. Gençleri tüketimden çok üretime kanalize edeceğiz. Çin örneğine bakın, Japonya’ya bakın ..Bir zamanlar Japon malı kalitesiz denirdi. Şimdi ? Çin dünya da nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu yer. Önce ucuz emek ,teknolojinin ihtiyaç duyduğu işgücü için pazar oldu. Şimdi artık Çin teknolojiyi öğrendi ve ilerleyen süreçte dünya ekonomisinde çok daha etkin rol oynayacak. Japonya’ da da aynı şekilde iş disiplini ve yoğun çalışmayla dünya ekonomisindeki yerini aldı. Bizim de yapmamız gereken gereksiz tüketim ve israftan kaçınarak, disiplinli ve özverili bir şekilde çalışarak, kaynaklarımız etkin kullanarak kendimize gelmemiz.
Dediğim gibi,imkansız değil yeter ki isteyelim. Kadın ve iş dünyası dersekde; Kadın iş gücünün erkeklere oranı çok düşük.Kadın istihdamının arttırılması da ekonomiye çeki düzen verecektir. Kadınlarımız başarılarıyla, ürettikleriyle, alın teriyle anılmalı...Şiddet, taciz, mobbing , cinayetler... Eğitimli annelerin yetiştirdiği merhametli, hümanist, ülkesini seven çocuklar kurtaracak bu ülkeyi.... Son olarak ise içinde severek ve isteyerek görev aldığım Meslek Adamları Birliği ailesi. Aile dedim çünkü orada da büyük bir aile gibi olduk. Yaklaşık 1 yıldır zaman zaman aralarında bulunduğum bir topluluk. Adının Meslek Adamları Birliği olmasının hiç te önemi yok.....Ayağı yere basan, ülkesini seven ,başarılı ya da başarmak isteyen tüm kadınlara kapısı ardına kadar açık.....Bu birlikte ticaret erbabı, işadamı, esnaf, memur vb, bir sınıflandırma yok. Tek ortak payda işini yürekten, dürüstçe yapan , ülkesini seven bir vatandaş olmak...
KADIN ve BAŞARI
Kadın kurulu olarak bizler de kadın istihdamını arttırmaya yönelik projeler üzerinde çalışıyoruz.
MAB FARKINDA diyoruz bu harekete... Ekonominin, üretimin, paylaşmanın, birlikte yaşamanın ,topluma zarar veren her şeyin farkındayız. Trafikte rolünün, kadına yönelik şiddetin, kısacası topluma, yaşanılanlara, ve geleceğe oldukça duyarlıyız. Bizi takip edin biz de kalın. Hayallerim ise; En büyük hayalim, şehit haberlerinin hiç olmadığı, soyu sopu ne olursa olsun insanların bir ara daha çok paylaştığı, kadınların ve gençlerin başarılarını, siyasetçilerin birbirlerine yaptığı jestlerinin anlatıldığı, gerilmeden izleyebileceğim haberler olması televizyonlarda..... Elinde telefon, kulağında kulaklıkla gezen uyuşturulmuş bir gençlik yerine, gülümseyen hayatın farkında,sevgi dolu gençlerin olması etrafta. Emekli olduğu halde çalışmak zorunda kalan değil de, emekli olduğunda nereleri gezmek , neleri yaşamak istediğini düşünen yaşlılar olması...Bizler, çocukken kapı kilitlemek ayıptı ‘’aa misafir gelmesini istemiyor mu? denilirdi. Gün batana kadar sokakta oynayan çocuklardık biz. Şimdilerde ise her akşam başka bir çocuğa yapılan çirkinlikleri dinlemekten kusacağız artık. Hangi ara bu kadar kirlendi dünya? Kısacası hayalim ,tertemiz duygularla dolu, yüzü gülen, kötülüğün tarih olduğu ,iyiliğin galip geldiği günleri görebilmek...... Aslında daha saatlerce konuşabilirim böyle güzel dinleyen insanların karşısında....O kadar dolu içim yani.
Ama çok işimiz var çook çalışmalıyız. Ve en değerli şey zaman , verdiğimiz nefesi bir daha geri almamız imkansız. Şu dünyadaki en pahalı şey nefes, en büyük sermayemiz ise sağlıktır...... Son olarak ise derginizin kıymetli sayfalarında bana da yer vermeniz ayrıca bir onurdur. Çok önemli bir işe imza atmanız kadın olarak ta gururlandırıyor beni. İsteriz ki insanlar yaptığı işin bilincinde olup sizin kadar sahip çıksın. Emeğiniz kapıarkası edilemez. Bir kadının gözünden aile, kariyer ve iş dünyasını yorumlamama fırsat sunduğunuz için Akdeniz Güneşi Dergisine ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Bizlerde Akdeniz Güneşi Dergisi ve Akdeniz Haberler Ekibi olarak, güzel ve bir o kadar da samimi duygularınızı okuyucularımızla paylaştığınızdan dolayı çok teşekkür ediyoruz. Deneyimleriniz eminim ki okuyucularımıza ışık tutacaktır.
Röportaj: Atike Ceylan Kaçar