Bilmediğimiz bir yere gittiğimizde tanımadığımız insanlarla adres vesilesiyle konuşmak zorunda kalmıyoruz. Aslında her şey insan hayatını kolaylaştırmak için yapılıyor. Düne göre hayat çok daha rahat görünüyor.
Ekonomik olarak düne göre bugün daha rahatız, iletişim olarak daha rahatız,ulaşım olarak daha rahatız vs. Fakat yalnızlaşan hayatlar yaşanıyor. Eskiden evler birbirine uzak olmasına rağmen herkes birbirini bilir ve tanırdı. Hasta olan biri hemen duyulur, cenazelerde üzüntüler paylaşılır hatta cenaze evine yemek bile yaptırılmazdı. Şimdilerde çok katlı dairelerimiz var. ceplerimizde telefonlarımız, çantalarımızda bilgisayarlarımız var fakat dairelerde oturan ailelerden kaç tanesi birbirini ne kadar tanıyor.
İnsan yalnızlaşıyor. Anne-baba, baba-oğul, anne-kız birbiriyle konuşamıyor. Herkes kendi dünyasını kurmuş gidiyor. Baba televizyon başında haberleri seyrediyor. Anne diğer televizyonda dizilerini takip ediyor. Oğlan bilgisayar oyununda. Kız ise internette sosyal medyada. Aynı çatı altında birbirinden kopuk bir yaşam sürülüyor. İnsanların ayrı dünyası oluşmuş. İnsanlarımız birbirleriyle sohbet etmek yerine telefonlarını çıkarıp ya oyun oynuyorlar yada kulaklıklarını takıp müzik dinliyorlar. Aslında kalabalıklar içinde yalnızlar oynanıyor. Konuşamıyoruz.
TOPLUM OLARAK DOĞRU YERDE KULLANMADIĞIMIZ TEKNOLOJİ BİZİ KÜLTÜRÜMÜZDEN VE BİRBİRİMİZDEN UZAKLAŞTIRIYOR.
Bugün en çok TV programı izleyen,telefon kullanan,internet başında sabahlayan ülkelerden biriyiz.Teknolojiyi doğru yerde kullanmıyoruz ve esiri oluyoruz.
Yugoslavya parçalanırken halk: “Biz evde dizi izliyorduk” demişti. Son yıllarda Türkiye’de hemen hemen bütün televizyon kanallarında, her gün onlarca dizi, saçma sapan programlar ve yarışmalar seyrettiriliyor. Büyük bir çoğunluk ülkede yaşananlardan habersiz yada yaşananlara duyarsız. SON 7 AYDA 200’ÜN ÜZERİNDE ŞEHİT VERDİK ama bu bir çok kişinin umurunda değil.
Toplum olarak hep “ah nerede o eski bayramlar” der dururuz. Kiminle konuşsak herkes “eski bayramlar” der. Bu bayramlar Neden devam etmemiş? Neden gençler yaşamamış acaba.
Gençlerimiz akrabalarını tanımıyorlar, yaşlılara saygı kalmamış. Kendimize bir soralım bu gençler kimin çocukları? bunları kim yetiştirdi? Bu gençler başka ülkeden gelmedi. Bu gençler bizim çocuklarımız. Bu gençleri biz yetiştirdik.(Daha doğrusu yetiştiremedik)
Güzel bir atasözümüz var “Ne ekersen onu biçersin. ”Biz büyüklerimizden gördüklerimizi uygularsak, çocuklarımızda bunları görecek onlarda bayramları bizim gibi kutlayacaklardır. Geleneklerimize sahip çıkacaklar. Bizler eğer ki bayramları tatil gibi görür sahillere kaçarsak, evlatlarımızda bayramları tatil gibi görürler. Bizler yaşlanınca onlarda bizlerin elini öpmek yerine sahillere kaçarlar. Devir değişti diyorlar, bu ne biçim devir ki kültürümüzü de değerlerimizi de yok ediyor.
Bugün bizler evlatlarımızın geleceği için onları en iyi okullara göndermeye çalışıyoruz,en iyi meslekleri öğrenmeleri için uğraşıyoruz, geleceklerini garantiye almaya çalışıyoruz. Bunları yaparken hep onların iyiliği için yapıyoruz. Fakat eksik bıraktığımız bir şeyler var. Onlara yeterince zaman ayırmıyoruz. Maddi imkanlarını çözdüğümüzde velilik görevlerimizi yerine getirdiğimizi zannediyoruz. Onların bizlere ihtiyacı var. İlgilenilmeye ihtiyacı var. Değer verildiğini bilmeye ihtiyacı var. Evdeki bir nesne, bir obje olmaktan öte bir insan, bir evlat olduklarını bilmeye ihtiyaçları var. Bizler evlatlarımıza zaman ayırmazsak, Televizyon, bilgisayar, telefon medya ve onlara zaman ayıran birileri evlatlarımızı bizden koparır. İnancımıza,geleneğimize, bizlere yabancı bir nesil olarak yetiştirir.